Pages

Subscribe:

11.25.2012

Doğuştan engelli çocukları, hayata kazandıran teknoloji Türkiye'de


Tobii Techology, Tobii Assistive ürünleri ile doğuştan engelli çocuklara yeni bir dünyanın kapılarını açıyor. Hareket kabiliyetini kısmi veya tamamen yitirmiş hastalar için umut ışığı olan Tobii Assistive ürünleri, hastaların sadece göz hareketleriyle iletişim kurmalarını sağlıyor.
Tobii Assistive ürünleri doğuştan engelli çocuklara hayatı öğretiyor. Doğuştan engelli çocuk, dünyayı ve iletişim kurmayı bu yazılımlar sayesinde öğrenip, iletişim yeteneğini geliştirebiliyor.  Hayatında hiç iletişim kuramamış engelli çocuklar, bu ürün ile okuyup, yazabiliyor, diafon yardımıyla konuşabiliyor.
Engelli çocuklar göz kontrol teknolojisi sayesinde bakılan alanlar üzerinde, mouse ve klavye ile yapabildikleri işlemlerin yanı sıra, Tobii Technology’nin sunduğu özel yazılımlar sayesinde, çeşitli komut ve uygulamaları kolayca seçebiliyor. Herhangi bir harekete ihtiyaç duymayan çocuklar, bilgisayar kullanıp müzik çalabiliyor, zihinsel gelişimleri için sembollerle zeka oyunları oynuyor, çizgi film izleyebiliyor, cep telefonuyla acil durum aramaları gerçekleştirebiliyor, cümle yazarak ya da belirli kelime gruplarını seçerek bilgisayar yardımı ile konuşabiliyor, TV kumandasını kontrol edebiliyor, acil durumlarda alarm verebiliyor ve gerekli kurumları arayabiliyor.
Tobii Assistive ürünleri öğrenim zorluğu çeken, zeka geriliği ya da benzeri mental problemler yaşayan çocuklar için de iletişim geliştirici ürünler olarak kullanılmasının yanı sıra ALS, Otizm, Rett Sendromu, Serebral Palsi, Ağır Romatizma hastalarına, Tramvatik Beyin Hasarlarına, inme geçirenlere, Kısmi Felçlilere ve Omurilik Felçlilerine de umut ışığı oluyor.

10.15.2012

Hamilelik Döneminde Beslenme Önerileri

Hamilelik Döneminde Beslenme Önerileri
hamilelik doneminde beslenme
Hamilelerin normalden daha fazla ihtiyaç duyduğu besin öğeleri nelerdir?

Hamileler günlük tüketilen besin ve besin öğelerine normalden biraz daha fazla ihtiyaç duymaktadırlar. Öncelikle yapılan kan tahlili sonucu ve vücut analiz sonuçlarına göre düzenlenmelidir ama genel olarak ihtiyaç duyulan besin öğeleri;
*Proteinden zengin; az yağlı süt ve süt ürünleri, yağsız et, tavuk, balık,yumurta.
*A vitamininden zengin; peynir, yumurta, portakal, koyu yeşil yapraklı sebzeler, kayısı, domates.
*B2 vitamininden zengin;  bira mayası, buğday başağı, yeşil sebzeler, havuç, enginar, fındık, yerfıstığı ve mercimek gibi bitkisel besinler.
*B1 vitamininden zengin; tahıl ürünleri, kepek, bira mayası, sebzeler.
*Folattan zengin; yeşil yapraklı sebzeler, bakla, yeşil lifli sebzeler, karnıbahar, brokoli ve taneli tahıllar.
*C vitamininden zengin; taze sebze ve meyveler, kivi, maydanoz, domates, turunçgiller, kuşburnu.
*Beta karotenden zengin; koyu yeşil ve sarı sebzelerde ve meyveler.
*Günde ekstra 200-300 kalori almalıdırlar.
Hamilelerin sakınması ve dikkat etmesi gereken besinler nelerdir?
*Karaciğer çok fazla A vitamini içerdiğinden ve fazla alınan A vitamininin (günde 3000mcg üzeri) toksik etkisinden ve düşük tehlikesi yaratabileceğinden çok fazla tüketilmemelidir.
*Doktor tavsiyesi olmadan alınan balık yağı tabletlerinin de aynı şekilde etkisi olabilmektedir.
*Kahve gibi kafein içeren içeceklerinde tüketimi azaltılmalıdır.
*Alkol tüketimi bebekte zeka geriliğine neden olabileceği için tüketilmemelidir.
*Pastörize edilmemiş süt ve süt ürünleri listerya içerebileceğinden tüketilmemelidir.
*Çiğ yada iyi pişmemiş yumurta salmonella içereceğinden, iyi pişmiş katı yumurta olarak tercih edilmelidir.
*Sebze ve meyveler iyi yıkanmalı, üzerinde çamur, toz, toprak kalıntıları olmamalıdır.
*Çok tuzlu yiyeceler hem hipertansiyona neden olabilmekte hemde ödem sorunu yaratmakta, bu nedenle yemekler az tuzlu olarak yenilmelidir.
Hamile bayanların en çok şikayet ettiği rahatsızlık kabızlık ve gaz problemi, bunları önlemek için neler yapılabilir?
Özellikle hamileliğin ilk aylarında en çok şikayet edilen konu kabızlıktır. Önlemek için her öğünde posadan zengin yiyecekler;sebze,salata veya sebze çorba, ara öğünlerde barsakları çalıştıran kayısı, erik, incir, armut, kivi gibi meyvelerden tüketmek, günde en az 2 litre su içmek bu sorunu giderecektir. Gaz problemini önlemek için ise yavaş yemek yemek, yemeklerden sonra rezene ve papatya çayından destek almak, fazla rahatsızlık veren yiyecekleri besleme programlarından elimine etmek veya pişirme yöntemini değiştirmek gerekebilir. Örneğin çiğ sebzeler rahatsızlık veriyorsa, pişmiş olarak tüketmek (sebze yemeği veya çorbası olarak), yemekleri tatlandırmak için içerisine kimyon, karabiber ve zencefilden destek alınabilir, kurubaklagilleri en az 8-9 saat suda bekletip gaz yapıcı öğelerin suya geçmesini sağlayarak pişirmek gaz probleminin giderilmesinde etkili olacaktır. Çok fazla asitli içecekler tüketmek, yemek sırasında aşırı su içmek, ayakta yemek yemek te gaz problemini artırır.
Hamilelikte çok hızlı bir kilo artışı gözlenir ve sonrasında o kiloları vermekte zor olur. Normalde kaç kilo alınmalıdır?
Günlük 300 kcal fazla alınan kaloriyle gebelik boyunca normal bir gebe ortalama 10 - 12 kg, zayıf bir gebe ise 12-13 kilo alır ama bu rakam kişiden kişiye değişebilmektedir. Doğumla beraber bebegin agırlıgı, plasenta ve su ile alınan kiloların 6-7 kilosu kaybedilir, emziklilik döneminde ise artan metabolizma hızıda alınan kiloların verilmesinde bir destek unsurdur. Doğum sonrasında bebeğinde sağlığı düşünülerek ayda 1-2 kilo verilmesi önerilir.
Vejeteryan annelerin beslenmelerinde dikkat etmeleri gerekenler nelerdir?
Hamilelik döneminde bütün besin gruplarına ihtiyaç duyulur ama en fazla gereksinim olan proteindir. Vegan annelerin yumurta, süt, peynir, yoğurt, kurubaklagiller, kuruyemişlerden oluşan dengeli bir beslenme programını uygulamalıdırlar eğer anne yumurta ve süt ürünlerini de tüketmiyorsa doktor kontrolünde bazı vitamin ve minerallerden destek almalıdır. Genellikle veganlarda B12 ve D vitamini, kalsiyum ve demir eksikliği görülmektedir..



Dyt. Özlem Sert Aydın
http://www.ozlemsert.com

10.03.2012

Domuz Gribinden korunmak için nasil beslenelim

Domuz Gribinden korunmak için nasil beslenelim domuz gribi beslenme

Bir tür solunum yolu hastalığı olan domuz gribinin normal gripten farkı insandan insana hızlı bir şekilde yayılıp yüksek ateş, boğaz, baş ve eklem ağrısı, öksürük, halsizlik, üşüme hatta bazı kişilerde kusma ve ishalle bulgu vermesidir.
Hastalıktan korunmak için birincil olarak el hijyenine büyük önem verilmelidir, sık sık eller sabunla yıkanmalı ve kalabalık ortamlardan mümkün olduğu kadar uzak durulmalıdır. Bunun dışında vücudumuzun virüslere karşı özellikle domuz gribi virüsü olan H1N1’ e karşı savaşabilmesi için bağışıklık sisteminin de güçlenmesi ve özellikle belli yiyeceklerin sıklıkla tüketmelisi gerekmektedir.

Sarımsak tüketin: Sarımsak içeriğinde allicin adlı çok güçlü bir antioksidant bulunmakta ve vücudu serbest radikallerden korumaktadır. Sarımsak bağışıklık sistemini güçlendirmenin de en ucuz yollarından biridir.
Yoğurt veya kefir tüketin: Birçok araştırma probiyotik gıdaların bağışıklık sistemimiz için yararlı olduğunu belirtmektedir. Yoğurt ve kefir bağışıklık sistemini güçlendirerek bir çok hastalığı önleyici etkiye sahiptir.
Supleman takviyesi alın: Tükettiğimiz besinler günlük vitamin ve mineral ihtiyacımızı karşılamayabilir.  Bu nedenle, bir uzmana danışarak vücudumuz için gerekli takviyeleri alabilirsiniz.
Yeşil çay tüketin: Polifenollerden zengin olan çay özellikle yeşil çay güçlü bir antioksidanttır. Siyah çayda aynı etkiye sahiptir ama yeşil çay içeriği daha zengindir.

Narenciye tüketin: Vücudumuz tarafından üretilmeyen ve depolanmayan C vitaminini günlük olarak çeşitli besinlerden almalıyız. Özellikle turunçgillerde bol miktarda,  taze sebzelerde, maydanozda, kabakta, soğanda ve domateste bulunur.
Yeterli protein alın: Metabolizmamızın ve kas dokumuzun çalışması, dokuların onarımı, bağışıklık sisteminin güçlenmesi için ihtiyacımız ölçüsünde günlük proteinden zengin besinler tüketmeliyiz.
Çinkodan zengin beslenin: Çinko proteinlerin enerjiye dönüştürülmesi için çok önemlidir, zihinsel fonksiyonlarda, vücudun kendi kendini iyileştirmesi ve yenilemesi gereken durumlarda , bağışıklık sisteminin gelişmesinde, hormonal dengede önemli yere sahiptir. Kuruyemişler, deniz ürünleri, et, karaciğer, süt ve yumurtada bulunur.
Şekeri azaltın: Çalışmalar fazla tüketilen şekerin bağışıklık sistemini baskıladığını gösteriyor. Mümkün olduğu kadar şeker ve şekerli besinleri azaltmalısınız. Bu hem gripten hem de fazla kilodan korunmada etkili olacaktır.
Stresten uzak durun: Bağışıklık sisteminin zayıflamasında şekerin etkisi artık bilinen bir gerçek. Grip yanı sıra birçok hastalığında oluşumunu tetikliyor.


Dyt. Özlem Sert Aydın
http://www.ozlemsert.com

9.09.2012

Archos'dan, Android'li Müzik Oynatıcısı.

Hep demişimdir. Android'li fırın ve buzdolabı görürsem şaşırmayacağım diye. Archos, Android işletim sistemini kullanan oldukça geniş işlevli Home Connect adındaki cihazını Türkiye'de piyasaya sunuyor.
Saat, radyo, müzik çalar, video oynatıcı gibi kullanabileceğiniz Home Connect ayrıca sosyal ağlara girmenizi de sağlıyor.
Stereo hoparlörü bulunan Archos 35 Home Connect, sabah alarmınız, akşam yatarken müzik çalarınız olabiliyor. WiFi desteği sayesinde yataktan kalkmadan, başucunuzdan maillerinizi kontrol edebiliyor ve sosyal ağlara bakabiliyorsunuz.
Şubat ayı içerisinde ülkemizde satışa sunulması beklenen ürünün, pek çok kullanıcı kitlesine hitap edeceği tartışılmaz. Ürün Türkiye'de 449 TL fiyat ile satışa sunulacak. Teknik özellikleri ise:
-Stereo hoparlör
-3.5 inç HVGA 480x320 dokunmatik ekran
-Android 2.2 Froyo
-1 GHz Arm Cortex A8
-DSP ( Dijital ses işlemcisi)
-Ön kamera
-WiFi, microSD, micro USB
-Dahili batarya

Facebook, Google 'ı Kopyaladı (mı?).

İnternet kullanıcılarının gözde adreslerinden Facebook şu sıralar yoğun bir tempo içerisinde. Halka arzı söz konusu olan site çalışmalarını devam ettiriken, diğer yandan kullanıcı odaklı düzenleme ve geliştirme işlemlerini de sürdürüyor.
Zaman Tüneli (Timeline) ile bu anlamda büyük bir adım atan yetkililer, daha sonra ufak tefek müdahalelerle değişim rüzgarını devam ettirdiler. Buna son örnek ise yenilenen fotoğraf görüntüleme ara yüzü oldu.
Yine "lightbox" özelliği kullanılarak tasarlanan ekranda fotoğraf büyük boyutta açılıyor ve sağ bölüme yerleşen sütunda ise içerik hakkındaki bilgi ve yorumlara yer veriliyor.
Fakat yukarıdaki ekran görüntüsü bir yerden tanıdık gelebilir. Zira Google Plus'ın uzun süredir kullandığı görsel içerik görüntüleme servisi de neredeyse aynı şekilde bir dizayna sahip.
Konu hakkında bir açıklama yapmayan Facebook'un bunu yayına alıp almayacağı bilinmezken, akıllara benzeri bir olay olan "Çerçeve" fonksiyonu geldi. 
Google+'ın en önemli özelliklerinden birisi olan, kullanıcı grubuna göre içerik paylaşmayı sağlayan sistem de kısa süre içerisinde Facebook tarafından -ufak değişikliklerle- kopyalanmış ve tartışmalara neden olmuştu.

Facebook’u boyadı, dolar milyoneri oluyor.

Choe, Facebook hissesine razı oldu ve binde 2 hisse aldı. Halka arzla Choe’nin 200 milyon doları olacak.
Bundan 7 yıl önce Facebook kurulduğunda, şirketin Palo Alto, California’daki merkez ofisinin dış cephesini graffiti ile süsleyen David Choe, Mark Zuckenberg’in peşin para yerine, Facebook hisseleriyle ödeme yapma teklifini kabul ettiğine son derece memnun.
Zuckenberg’in, “Ya birkaç bin dolara razı ol, ya da yüzde 0.2 hisse verelim” teklifine ‘hisse’ yanıtını veren Choe’nin aldığı binde 2 hissenin değeri, şirketin 5 milyar dolarlık ilk halka arzının gerçekleşmesiyle 200 milyon dolara ulaşacak.
Vatan'ın haberine göre, Facebook’un 1 Şubat 2011 tarihinde 5 milyar dolarlık ilk halka arzı için ABD Sermaye Piyasası Kurulu’na (SEC) resmen başvurması, çok sayıda milyarder doğacağına işaret ediyor.
Şirketin yüzde 28.4 hissesinin (533.8 milyon) sahibi olan kurucu ortak Marc Zuckenberg’in bu hisselerin değeri halka arz ile birlikte 25 milyar doları bulacak. Bir diğer kurucu ortak Jim Breyer ise Facebook’ta 201.4 milyon hisseye sahip. 2008 yılında şirket ile yollarını ayırma kararı alan Dustin Moskovitz’in de elinde ise 133.8 milyon hisse bulunuyor. Zuckerberg’ün fikirlerini çaldığını iddia eden Tyler ve Cameron Winklevoss da Facebook’ta 1.2 milyon hisseye sahip Facebook’un bir diğer eski kurucu ortağı Eduardo Saverin’in ise yüzde 5 hissesi var.
Piyasanın genel eğilimine sistematik olarak karşı gelmesiyle tanınan milyarder yatırımcı Peter Thiel’in Facebook’ta sahip olduğu 44.7 milyon hisseye 2 milyar dolardan fazla değer biçiliyor. 1995 yılında halka arz edilen Netscape’in kurucusu Marc Andreessen’in Facebook’ta ki 3.6 milyon hissesinin değeri ise 200 milyon doları buluyor. Facebook’un operasyon direktörü Sheryl Sandberg’in elinde 1 milyon hisse bulunuyor. Facebook tarafından SEC’e sunulan başvuruda Sandberg’ün 38.1 milyon hisse daha satın alma opsiyonundan bahsediliyor. Şirketin mali işlerinden sorumlu genel müdürü David A. Ebersman ise 7 milyondan fazla Facebook hissesinin sahibi. Rus milyarder Yuri Milner’in yatırım şirketi DST Global, Facebook’ta yüzde 7’lik bir hisseye sahip. Zuckerberg’ün dişçi babasının 2 milyon hisseye sahip olduğu şirketin kuruluşunun ilk yıllarında 250 çalışanına teşvik amaçlı hisse alım fırsatları sunduğu da biliniyor.
2011 GELİRİ 3.7 MİLYAR DOLAR
İlk halka arzı için önceki gün başvuruda bulunan Facebook, böylece bugüne kadar sır gibi sakladığı şirkete dair bazı verileri de kamuoyuyla paylaşmış oldu. Halka arzın ardından değeri 100 milyara ulaşması beklenilen Facebook’un 2010 yılında 1.9 milyar dolar olan geliri geçen yılın sonunda 3.7 milyar dolara yükseldi. Yıllık geliri 2009-2010 yılları arasında yüzde 154, 2010-2011 yılları arasında yüzde 88 artış kaydetti. Sitenin 2010’da 606 milyon dolar olan kârı, 2011’de 1 milyar dolara çıktı. 845 milyon kullanıcısı bulunan Facebook’u Aralık itibariyle 425 milyon cep telefonu kullanıcısına da ulaştı.
 

7.23.2012

Bilgisayar Formatlamadan Önce Yapılması Gerekenler

Bilgisayar Formatlamadan Önce Yapılması Gerekenler
Kapmış olduğumuz kötü amaçlı bir program, denemek amaçlı kurup
kaldırdığımız programlar veya sebep her ne olursa olsun bazan
bütün çabalarımıza rağmen bilgisayarımızı ilk aldığımızdaki
performansına döndürmemiz mümkün olmayabilir.
Böyle durumlarda işletim sistemimizi yeniden kurmaktan yani
bilgisayarımızı ilk aldığımız haline döndürmekten başka
çözüm kalmamaktadır. Ancak bilgisayarın formatlanması( yani
işletim sisteminin tamamiyle temizlenmesi) ve yeni işletim
sisteminin kurulması, dikkat edilmesi gereken bazı husuları da
gündeme getirir. Bunları maddeler halinde sıralamaya çalışalım:
1. İşletim sisteminin yüklü olduğu bölümde(C sürücüsü) bulunan
dosyalarınızı yedekleyin. Kendi oluşturduğunuz klasörleri ve
dosyaları yedeklemek genellikle bir problem oluşturmayacaktır,
ancak kullandığınız programların oluşturduğu varsayılan dosya

ve klasörleri yedeklemeyi unutmak genellikle formatlama esnasında
en çok baş ağrıtan konulardan biridir. Genellikle programlar,
ayarların kaydedildiği dosyaları ve bu programlarla oluşturulan
dosyaları Belgelerim klasörü içinde program adıyla oluşturulmuş
alt klasörlerde saklarlar. Dolayısıyla özellikle sık kullandığınız
programların ayarlarının kaydedildiği dosyaları(formattan sonra
bu ayarları tekrar alışkın olduğunuz halıne getirmenin ne kadar
zaman alacağını unutmayın!) ve bu programlarla oluşturduğunuz
dosyaları yedeklemeyi unutmayın.
2. CD/DVD’de ya da taşınabilir bir diskte saklı tutmadığınız asıl
program kurulum dosyalarınız C sürücüsü üzerindeyse
bunları da yedekleyin.
3. Şayet parola yöneticisi bir program kullanıyorsanız
parolalarınızın yedeğini almayı unutmayın. Bu tür programların
genellikle içe/dışa aktarma seçenekleri olduğundan programın

kendisi kullanılarak parolalarınızın yedeğini almak genellikle
problem oluşturmayacaktır. Ancak programı tekrar kullanmama ya da
kullanamama(işletim sistemi değişikliği gibi) ihtimaline karşı .
csv ya da .xml gibi başka programlarla da açılabilecek evrensel
bir formatta da yedek almayı unutmayın.
4. Şayet Firefox kullanıyorsanız kişisel ayarlarınızı,
eklentilerinizi, eklentilerinizin ayarlarını ve parolalarınızı
yedeklemeyi unutmayın. (Bu konunun detayıyla ilgili yazımıza
göz atmanızı tavsiye ederim.)
5. Şayet eposta yöneticisi kullanıyorsanız ve mesajlarınızın
aslını sunucuda tutmuyorsanız bunları yedeklemeyi unutmayın.
Ayrıca parolalarınızı, POP3 ve SMTP sunucularınızın adreslerini de
bir kenara not etmeyi ya da program aracılığıyla yedeklemeyi unutmayın.
6. Hepsinden önemlisi ise sürücülerinizin yedeğini almak.
Eğer formattan sonra Aygıt Yöneticinizde alttaki benzer bir

şekille karşılaşmak ve başınıza ve de midenize ağrılar girmesini
istemiyorsanız sürücülerinizi mutlaka yedekleyin. Piyasada bu işi
yapan ücretli ya da ücretsiz bir sürü program var ve bunlardan birini
kullanarak mutlaka sürücülerinizin yedeğini alın. Bu konu ile ilgili
yazmış olduğumuz ve
DriverMax
adlı ücretsiz programın kullanıldığı yazımızı okumanızı
kesinlikle öneriyoruz.

7. Ağ kartınızın sürücüsünü yedeklemeyi unutmayın.

Evet bu yukarıdaki maddenin tekrarı, ancak inanın önemine
binaen tekrar ediyoruz. Çünkü diğer sürülerinizin yedeğini
almayı unutmuş bile olsanız şayet formattan sonra ağ kartınız
çalışıyo olursa hiç değilse internete baglanarak
bilgisayarınızın tanıyamadığı diğer aygıtlarınızın
sürücülerini internetten bulma şansınız olur.
Aksi taktirde ise şayet evde internete baglandığınız
baska bir bilgisayarınız yok ise bir arkadaşınızın ya
da teknik servisin yardımına muhtaç kalacağınızı asla unutmayın.
Bu listede bilgisayar formatından önce yapılması gereken işleri
hiçbirseyi atlamadan sıralamaya calışsak ta unutmuş olabileceğimiz
ya da sizin bilgisayar kullanımınıza özel durumlar olabilir.
Bunu göz önünde tutarak okuyucularımızdan kendi tecrübe ve
tavsiyelerini de aşağıya yorum ekleyerek bizlerle paylaşmalarını rica

Windows XP Formatlama ve Yeniden Kurulum (Resimli Anlatım)

Windows XP Formatlama ve Yeniden Kurulum (Resimli Anlatım) – 1
Bu yazımızda yeni bir sabir diske ilk defa Windows XP kurulumu ve
kurulum esnasında sabit diskin bölümlendirilmesini anlatacağız.
Eğer bilgisayarınızda Windows XP kurulu ise bazı problemlerle
karşılaştığınız için bilgisayarınızı formatlayıp yeniden
Windows XP kurmak istiyorsanız bu konudaki yazımızı okuyabilirsiniz.
Bilgisayarınızı CD’den başlatın.
Nasıl olduğunu bilmiyorsanız bu konudaki yazımıza başvurun.

Kurulum dosyaları yüklendikten sonra
ENTER tuşuna basarak kurulumun devam etmesini sağlayın.

F8 tuşuna basarak Lisans Sözleşmesini kabul edin.
Bu aşamadan itibaren bölümlendirme işlemine başlıyoruz.
Eğer bölümlendirme yapmadan Windows’u kurmak istiyorsanız
aşağıdaki aşamaların bir kısmını atlayıp buradan itibaren
kurulum işlemine devam edebilirsiniz.
C tuşuna basarak bölümlendirme işlemine başlayın.

Sabit diskinizin büyüklüğüne göre oluşturacağınız ilk bölüm
için ayıracağınız alanı MB cinsinden buraya girin ve ENTER
tuşuna basarak bölümü oluşturun. Oluşturacağınız ilk bölüm
Windows’un da kurulacağı C sürücünüz olacaktır.Bilgisayarınıza
kuracağınız program sayısı ve bu programların sabit diskte tutacagı
alanı da dikkate alacak olursak genellikle 40-50GB(40.960-51.200MB)
C sürücüsü için genellikle yeterli olmaktadır.
C’nin küçük tutulması daha sonra karşılaşabileceğiniz bir problem

esnasında bilgisayarınızı yedeklemeyi de kolaylaştıracaktır.
Bu hesap yapılırken dikkat etmeniz gereken bazı hususlar olacaktır.
Sabit diskler satılırken üreticiler tarafından disk büyüklüğü
olarak verilen rakam Windows’un gördüğü büyüklükle aynı değildir.
Disk üreticileri her 1000MB’ı 1GB olarak hesap ederlerken,
Windows için 1GB 1024MB’a tekabül etmektedir.
Diskinizi bölümlendirirken bunu hesaba katmayı unutmayın.
Bir örnek vermek gerekirse:
160GB olarak aldığınız bir sabit disk Windows’a göre;
160GBx1000MB=160.000MB olacağından aslında Windows bunu
160.000MB/1024MB=156,25GB olarak görecektir.
Ayrıca Windows 8MB’lık bir alanı her zaman bölümlendirme
bilgilerinin kaydedileceği alan olarak kendine saklayacaktır.
O yüzden 160GB olarak aldığınız sabit disk Windows’a göre aslında
159.992MB bir kapasiteye sahiptir. Diski kaç ayrı bölüme
ayırmak istiyorsanız, hesabınızı yaparken bunu dikkate almalısınız.

Daha sonra aşağı ok tuşuyla tekrar bölümlenmemiş alanı seçin
ve C‘ye basarak bölümlendirmeye devam edin.

Aynı işlemi diskinizin tamamı bölümleninceye kadar tekrarlayın.
Son bölümlendirme işlemini yaparken kalan bütün miktarı girin.
Kurulum programı otomatik olarak bölümlendirme için gerekli
alanı ayıracak ve kalan kısımla son bölümünüz oluşturulacaktır.
Yukarıdaki resimde de görülecegi üzere sabit diskimizde
3 adet bölüm oluşturduk. Şimdi yapmamız gereken C’yi yani
sistem bölümünü seçip ENTER‘a basarak diski formatlamak ve
kuruluma devam etmektir. Her ne kadar Windows’u diğer bölümlere

de kurabilseniz de daha sonra bilgisayarınıza kuracağınız bazı
programlarda problemlerle karşılaşmamanız veya özel ayar yapmak
zorunda kalmamanız açısından C sürücüsüne kurmanızı tavsiye ederim.
Artık format(biçimlendirme) aşamasına geldik. NTFS dosya sisteminin
seçili olduğundan emin olun. NTFS ve FAT dosya sistemleri arasında
farka burada değinmeyeceğim ama şimdilik NTFS’in FAT’ten daha
güvenli yeni bir sistem olduğunu bilmeniz yeterli.
Her ne kadar çabuk formatla da yetinebilseniz de zaman

konusunda bir sıkıntınız yoksa ( yaklaşık 10-15 dk. far var arada)
daha sonra başka bir problemle karşılaşmamanız açısından normal
format yöntemini seçmenizi öneririm.
Doğru seçenegi klavyenizin ok tuşlarıyla seçtikten sonra
ENTER‘a basarak devam edın.
Biçimlendirme işleminin tamamlanmasını bekleyin. Seçtiğiniz
alan boyutuna göre bu işlem 5-15dk. arasında zaman alabilir.

Daha sonra bilgisayarınız otomatik olarak yeniden başlatılacaktır.
Beklemek istemiyorsanız ENTER‘a basarak bilgisayarınız yeniden
başlatabilirsiniz. Kurulumun bundan sonraki aşamaları bilgisayarın
formatlanması ve işletim sisteminin yeniden kurulması yazılarımızda
izah ettiğimiz aşamalarla aynıdır. Bu yazılarımıza aşağıdaki
bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

7.13.2012

Sosyetenin yeni gözdesi kütük bakın ne işe yarıyor!

Evet yanlış okumadınız. Bildiğiniz ağaç parçası cilalanıp, işlendikten sonra Mudo Concept mağazasında 1.350 liraya kapışılıyor.


Avrupa sosyetesinde okuduğumuz tuhaflıklar artık Türkiye'de yaşanıyor. Bizim zenginimiz dekütük lere merak sardı. Ama öyle böyle değil. Bir kütük 1.350 lira... Yani 701 TL net maaş alan bir asgari ücretlinin 2 aylık maaşına bir kütük satılıyor.
Alışveriş için mağazaları dolaştığınızda son dönemlerde artık çok ilginç ürünlere de rastlamak mümkün oluyor. Bazı markalar değişik ürünlerle müşterilerin ilgisini çekmeye çalışıyor. Tabi ürün ilginç oldukça fiyatı da o derece artıyor.


BİLDİĞİMİZ KÜTÜK

Bu markalardan birisi de Mudo. Markanın ev dekorasyon ürünleri sattığı Mudo Concept mağazalarında son dönemde kütükten yapılmış ürünler hem gördükleri ilgi nedeniyle hem de yüksek fiyatlarıyla dikkat çekiyor.

Ağaçtan hazırlanmış kütükler cilalanıp biraz da işlendikten sonra sanat eseri olarak, bin 350 liradan adeta kapışılıyor. Öyle ki Mudo Concept stoklarına baktığınızda bu ürün sadece Ankara mağazasında kalmış görünüyor.

ZENGİNİN SON MERAKI

Özellikle evlerinde yenilik arayan zenginlerin ilgi gösterdiği kütükleri kimisi sehpa olarak kimisi ise tabure olarak kullanıyor. Bu kütüklerin bazılarının içine mermer de konuluyor. Mağazalardaki koleksiyonlar arasında daha mütevazi parçalarda bulunuyor.

Bunlar ise 400-500 liradan alıcı buluyor. Mağaza yetkililerinin verdiği bilgiye göre , bu ürünlerin büyük ilgi gördüğünü, bazı kütüklerin ise Endonezya'dan ithal edildiğini söylediler.

Yetkililer özellikle Endonezya'dan gelen kütüklerin 100 yıllık bir fosilleşmeyle oluştuğunu ve bozulmaya karşı dayanıklı olduğunu belirtiyor. Yetkililer genelde bu ürünlerin dekoratif amaçlı alındığını hem evlerde hem de ofislerde kullanıldığını söylediler.


7.10.2012

En çok yapılan diyet hataları?


1.Diyetisyen kontrolünde olmadan zayıflamak
Beslenme programınız vücut analiz sonuçlarınıza, kan bulgularınıza ve yaşam tarzınıza uygun olarak diyetisyen tarafından hazırlanmalıdır. Diyetisyen kontrolünde olunmadığında başarı oranı da düşmekte.


2.Kahvaltıyı atlamak
Kahvaltı sizi güne hazırlayan en önemli öğündür. Atlandığında daha az kilo verecek, metabolizmanız yavaşlayacak, konsantrasyon problemi yaşayacaksınız. 


3.Hızlı yemek yemek
Yemek yeme süresi mümkün olduğu kadar uzatılmalıdır. Böylelikle hem daha az yemek yiyecek hem de sindirim enzimleri salgılanacaktır. Hızlı yemek yendiğinde sindirim yavaşlamakta bu durumda kilo artışına neden olmaktadır.


4.Su içmemek
Su besinlerin sindirilmesi, metabolik atıkların atılması, metabolizmanın hızlanması ve dolayısıyla kilo kaybı için elzemdir. Günde 2-2,5 lt su içilmelidir ama tükettiğiniz çay, kahve, meyve suyu veya bitki çayları suyun yerini tutmamakta. 


5.Sık Sık öğün atlamak
Günde sadece 3-4 öğün veya daha az sıklıkta beslenenlerde düzensiz kan şekeri salgılanması, daha fazla açlık hissi ve kilo problemi görülmekte. Beraberinde birçok hastalılar da tetiklenmektedir. Bütün besinlerden ihtiyacımız ölçüsünde ve uygun sıklıkta beslenmek elbette en doğru yöntem.


6.Diyete hedefsiz başlamak
Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez. Diyete başlarken de kendimize gerçekçil hedefler koymalıyız, bu şekilde başarıya ulaşmak biraz daha kolaylaşacaktır. 


7.Az uyumak
Günde 7 saatten az uyuyan kişilerin daha fazla kilo alma riskine sahip oldukları araştırmalarca desteklenmekte. Uyku esnasında salgılanan büyüme hormonu yağ yakımına da destek olmaktadır. 


8.Hareketsiz bir yaşam
Tek başına elbette kilo almaya neden değil ama hem düzensiz besleniyor hem de hareketsiz bir yaşamınız varsa kilo almamanız için de bir neden yok. Hergün iş, okul, alışverişe giderken ayıracağınız bir 30 dakika hem kilo vermenize hem de sağlıklı yaşamanıza destek olacaktır.


9.Kısa sürede kilo vermek
Herkes biran önce fazla kilolarından kurtulmak ister ama hızla verilen hızla geri alınabilmektedir. Önemli olan sağlıklı beslenme alışkanlığının edinilmesi.


10.Diyet süresince hergün tartılmak
Zayıflama diyeti süresince sizi demoralize edebilecek en önemli unsurdur tartılmak. Gün içerisinde bile değişimler görülebilir; ödem artışı, kabızlık total kiloyu etkileyebildiği için tartıya çıktığınızda kendinizi kilo almış olarak görebilirsiniz. Haftada 1 kez mümkünse diyetisyeninizin kontrolünde tartılmalısınız. 


11.Televizyon karşısında yemek yemek
Televizyon karşısında yemek yiyenlerin yemeyenlere göre daha fazla kilo aldığı araştırmalarca desteklenmektedir. Farkında olmadan porsiyon miktarlarınız artabilir ve daha hızlı yiyebilirsiniz.


12.Moda diyetleri yapmak
Bu tarz diyetlerle çoğu kişide birkaç kilo gider  ama giden su veya proteinden yetersiz bir programsa kas kaybı olacaktır ve kişi kilo verdiğini sanır. Sonrasında fazlasıyla kiloları geri alma ve metabolik direnç görülme riski vardır. 


13.Ayakta yemek yemek
Yemekleri ayakta yediğinizde hem daha hızlı yiyecek hem de sindirim problemleri yaşayacaksınız. Ayakta yemek yemekde kilo artışını etkilemektedir. 


14.Sürekli aynı diyeti uygulamak
Uyguladığınız diyet programı bir süre sonrasında kilo kaybında durağanlaşma yaratabilir. Diyetisyeniniz kontrolünde programınızı değiştirmek daha sağlıklı sonuçlar almanızı sağlayacaktır.


15.Light ürünleri sınırsız tüketmek
Light ürünler içeriğindeki yağ veya şeker oranı azaltıldığı için kalori değeri eşdeğer ürünlere göre azaltılmıştır ama malesef kalorisiz olarak da algılanabilmekte.Tüketim miktarınıza bağlı olarak kilo artışını etkileyebilir. 


16.Süt ve süt ürünlerini tüketmemek
Süt ve süt ürünleri hem kan şekerini dengelemekte hem de içeriğindeki kalsiyumdan dolayı yağ yakımını tetiklemektedir. Bu ürünleri tüketmeyenlerde kilo problemi daha fazla yaşanabilmektedir.


17.Posalı yiyecekler yememek
Posalı yiyeceklerin kolesterol seviyesini dengeleyici ve kalp hastalığına karşı koruyucu etkisinin yanı sıra kan şekerini dengeleyici, barsakları çalıştırıcı, tok tutucu özelliği bulunmaktadır. Günde 25-30g. posa tüketimi kilo kaybını da hızlandıracaktır.


18.Sevdiğiniz yiyecekleri hayatınızdan çıkarmak
Zayıflamak için asla sevdiğiniz yiyeceklere veda etmeniz gerekmiyor. Beslenmenize yaşam boyu dikkat etmeniz gerekmekte ama ara sıra kendinizi de ödüllendirmek motivasyonunuzu tetikleyecektir. 


19.Diyetteyken alkol tüketmek 
Alkol tüketimi bazı çalışmalara göre östrojen hormonu sentezini artırabilmektedir. Bunun yanı sıra kalori değeri birçok tüketilen besine göre de yüksektir. Buda kişide kilo almaya neden olacaktır.


20.Stresli bir yaşam
Stres vücutta kortizol salgılanmasına, kortizolde kilo artışına neden olmaktadır. Kortizolün özellikle karın bölgesinde yağlanmaya neden olduğu bilinmekte. Stressiz bir yaşam elbette zor ama minimuma indirmekte elimizde.


Sağlıklı Beslenin, Sağlıklı Yaşayın..
Dyt.Özlem Sert Aydın



ZAYIFLAMAK İÇİN , METABOLİZMANIZI YÖNETİN!


Bir an evvel zayıflamak için uygulanan standart diyetler, metabolizmayı sadece yorar. Oysa kalıcı zayıflık için, metabolizmayı iyi yönetip, dengeli beslenmek gerekir.

Yaklaşan yaz aylarında birer ikişer, herkesin uyguladığı şok, standart gibi çeşitli diyet listeleri yeniden ortaya çıkar.Hareketsiz geçen kış aylarından sonra bir an evvel zayıflamak için, çevremizde hızlı kilo verenlerin uyguladığı listelere cankurtaran sandalları gibi sarılırız.
Listeleri uygulayarak tartılara yansıyan kilo kayıplarını, birkaç ay sonra bir buçuk katı olarak geri alırız. Üstelik aldığımız yeni kilolarımıza, metabolizmamızda oluşan hasarlar da eklenir.
Oysa yapmamamız gereken, kendi metabolizmamızı iyi tanıyıp, onu yönetmeyi öğrenmektir. Yani metabolizmamızın ihtiyaçlarını iyi belirleyip, bu ihtiyaçlara göre dengeli beslenmeli ve aşağıda sayılan diyet hatalarından uzak durmalıyız.
Şok diyetlerle zayıflanabilir mi?
Diyetin amacı, bünyenin dengesini koruyarak zayıflamaktır. Bir an evvel kilo vermeyi amaçlayan şok diyetler ise bünyenin dengesini koruyamadığı gibi, metabolizmanın hızını da yavaşlatır. Yavaşlayan metabolizma, normal yemek düzenine dönüldüğünde verilen kiloların 1 buçuk katını geri alır. Üstelik karaciğer etrafında toplanan yağlar, karaciğer fonksiyon bozuklukları, lipit profilinde bozukluk (kollesterol, trigliserit, LDL kolesterol, HDL kolesterol gibi…), diyabet, yüksek tansiyon ve koroner kalp hastalığı riskini de artırır.
Şok diyetlerle tartılara yansıyan ilk etaptaki kilo kaybı ise, vücuttaki su ve kas kaybından başka bir şey değildir. Üstelik bu tür diyetlerden vazgeçip, gerçekten kalıcı bir şekilde zayıflamaya çalıştığımızda, yeniden kilo vermemiz oldukça zorlaştırır.
Daha çok güzelleşmek adına yapılan şok diyetler, bir yandan vücutta deformasyona neden olurken, diğer yandan pek çok sağlık sorunlarına yol açar. Asansör veya yoyo kiloları adı da verilen bu kilo değişiklikleri; vücudun direncini düşürür, hastalıklara yakalanma riskini artırır. Şok diyetlerle zayıflamaya çalışan kişilerde; saç dökülmesi, adet düzensizliği, libido kaybı, anksiyete, hipoglisemi ve tansiyon düzensizliklerine oldukça sık rastlanır.
Herkesin metabolizması farklıdır. Kişi, kendi metabolizmasına uygun, sağlıklı bir beslenme planı oluşturmalıdır. Bu planı uygulayabilmek için, uzun süreli ve yaşam tarzını değiştiren yeni alışkanlıklar geliştirmek gerekir. Yeni beslenme alışkanlıkları, sıkıcı diyetlerden kurtulmayı sağlarken, dilediğiniz zaman dilediğiniz besini tüketme lüksünü de kazandırır.
Sağlıklı beslenme programı başlangıçta zor gelebilir. Fakat zaman içinde metabolizmanızın bu programa alıştığını, hatta kaçamak yaptığınız zaman ilk itirazın metabolizmanızdan geldiğini göreceksiniz.
Standart diyetlerle herkes zayıflayabilir mi?
İnsanlar bir robot olsaydı, tabii ki standart diyetlerle zayıflanabilirdi. Ancak insanlar robot olmadıkları gibi; cinsiyet, yaş, boy, kilo, kan bulguları, hastalıkları ve genetik mirasları da farklıdır. Üstelik buna, beslenme alışkanlığı ve beslenme koşullarını da eklersek, ‘standart’ kelimesi, insanlarla asla yan yana gelemez.
Örneğin normal kilolu bir insana, günde ortalama 8 bardak su içmesi önerilir. Fakat ağırlığı 120 veya 130 kg olan bir bireyin günde içeceği su miktarının 12 bardak olması gerekir. Eğer bu kişi, sırf standart diyet listesinde yazdığı için su içimini günde 8 bardakla sınırlarsa, tehlike çanları çalmaya başlar. Aynı şekilde minyon tipli birisi, günde 12 bardak su içemez, kilolular kadar ekmek yiyemez, porsiyon miktarları bile çok farklıdır.
Dolayısıyla nasıl kişileri standardize edemiyorsak, diyetleri de standart hale getiremeyiz.
Yapılacak diyette, kişinin vücut yağ oranı, kan değerlerindeki şeker, kolesterol, kan sayımı, ailesinin hastalık öyküsü son derece önemlidir. Zayıflamak için sadece bu kriterleri içine alacak bir diyet değil, bir beslenme programı uygulamak gerekir. Bu program aynı zamanda, yaşam tarzını da değiştireceği için, hem daha sağlıklı olmayı sağlar, hem de kilo problemini ortadan kaldırır. Kişiye özel olarak hazırlanan beslenme planı, verilen kiloları da uzun süre korur.
Diyet besinlerin zayıflamaya katkısı var mı?
Günümüzde pek çok besinin tam yağlı, yarım yağlı ve yağsız formları vardır. Tam yağlı olanlarla, yarım yağlı olanlar arasındaki tek fark, birinin kalorisi yüksekken, diğerinin daha düşük olmasıdır. Vitamin ve mineral değerleri değişmeyen bu ürünlerden yarım yağlı olanların tüketilmesi, kandaki yağ seviyesinin ayarlanmasını ve ürik asidin kontrol edilmesini sağlar.
Tamamen yağsız olan diyet ürünlerde ise biraz daha seçici olmak gerekir. Özellikle çocuklarda diyet ürünlerini kullanmadan önce, yarar ve zarar ilişkisine bakılmalıdır.
Yarım yağlı besinler ise tüm çocuklarda gönül rahatlığıyla kullanılabilir. Çünkü değişen sadece kalori ve lezzettir. Vitamin ve mineral kaybı yoktur.
Bu ürünlerde dikkat edilmesi gereken bir başka nokta da, diyet ve diyabetin ayrılmasıdır. Diyet yazan yiyeceklerin bazılarının kalorisi, tam yağlı olanlarla aynıdır. Arasındaki farkı anlayabilmek için, etiketinden içeriğinde yer alan maddeleri okumak gerekir. Eğer bir ürünün içeriğinde tatlandırıcı varsa, bu ürün daha çok diyabetliler içindir. Diyabetlilerin kan şekerlerini hızlı artırmadıkları için diyet olarak etiketlendirilirler. Bu ürünlerde kalorisi yüksek olan tatlandırıcılar kullanılır. İçeriğinde tatlandırıcı olan diyet ürünler, sadece tip I diyabetli çocuklara verilmeli. Şeker hastası olmayan çocuklar bu ürünleri kullanmamalıdır.
Diyet ürünlerin bir diğer tehlikesi de ‘diyet kaçamakları’na neden olmasıdır. Kalorisi düşük olan bu ürünler, sınırsız tüketime yol açabilirler. Evet, bu besinler, normal besinlerden yüzde 20-30 daha düşük kalorilidir. Fakat bir yerine 2-3 paket tüketilmesi durumunda, kalori eşitleneceği için, kaybedilecek tek şey lezzet olur. Diyet ürünler genel olarak, öğün aralarında açlığı bastırmak veya nefsi köreltmek için kullanılmalıdır.
Posayı fazla tüketerek zayıflanabilir miyiz?
Meyve, sebze, salatalar, kurubaklagiller, kepekli ekmek, tahıllar ve bulgurda bulunan posa, gerçekten de kişinin kilosunu korumaya yardımcı olurken, bağırsak fonksiyonlarını da düzenler. Fakat posayı tüketirken de, kişinin metabolik özellikleri dikkate alınmalıdır. Örneğin kişinin ishal veya kabız olmasına göre alacağı posa miktarı farklıdır. İshal olunan zamanlarda posa miktarı azaltılırken, kabızlıkta posa artırılmalıdır. Aynı şekilde anemi, bazı tiroid hastalarında, ülser, reflü gibi gastroenterit hastalıklarda da posanın sınırlandırılması gerekebilir.
Bununla birlikte posa, et gibi demir içeren besinler ve süt ve süt ürünleri gibi kalsiyum içeren besinlerle birlikte tüketilmemelidir. Örneğin demir kaynağı etle birlikte, kalsiyum kaynağı olan yoğurt birlikte tüketildiğinde, kişi ne demirden yeterince faydalanabilir, ne de kalsiyumdan. Birbirlerinin emilimini azaltan demir ve kalsiyum, vücut tarafından yeterince kullanılmadan dışarı atılır. Aynı durum, posalı besinlerin demir ve kalsiyumla birlikte kullanılmasında da geçerlidir.
İşte bu tür yanlış beslenme alışkanlıklarından dolayı Türk kadınlarının çoğu, anemik yani kansızdır. Bu durumu düzeltmek için, özellikle gelişme çağındaki çocukların metabolik durumlarına göre bir beslenme düzeni oluşturulmalıdır. Gelişme çağındaki çocuklara fazla posa vermemeli, ancak posanın azlığı durumunda ortaya çıkabilecek kabızlığa karşı da beslenme ve diyet uzmanına danışılmalıdır.
İster çocuk, isterse yetişkin olsun önemli olan, bütün besinlerden belirli ölçülerde tüketmektir. Dengeli beslenme olarak tanımlayabileceğimiz böyle bir beslenme planı kişiyi, karaciğerde büyüme, yağlanma, kemik erimesi, zihinsel fonksiyonlarda bozukluk, diş çürümesi gibi sağlık sorunlarından korur.
Herkes dengeli beslenmeyi öğrenebilir mi?
Herkes, kendi metabolizmasının yöneticisi olduğu zaman, dengeli beslenmeyi de öğrenebilir. Tek bir ürün, tek bir yiyecek, alınan veya verilen kilolardan sorumlu tutulamaz. Çünkü kilo bir bütün olup, bir metabolizma dengesidir.
Eğer siz de metabolizmanızın yöneticisi olmak istiyorsanız işe, neye ihtiyacınız olduğunu, neyin fazla, neyin eksik olduğunu görmek için tükettiklerinizi kaydetmekle başlayın. Böylece “su içsem yarıyor” gibi cümleler kurmaktan vazgeçip, neleri fazla, neleri az tükettiğinizi objektif olarak tespit edebilirsiniz.
Ayrıca kan tahlillerinizdeki bulgularınızı ortaya çıkarıp, inceleyin. Kanınızdaki lipit, kolesterol gibi değerlerin düzeyine bakın. Onlar da metabolizmanız hakkında bilgi verecektir. Son olarak evinizdeki tartınızdan emin olun.
Eğer sonuçlardan memnun değilseniz, o zaman bir beslenme ve diyet uzmanına başvurun. Beslenme ve diyet uzmanı size, metabolizmanızı nasıl yöneteceğiz hakkında bilgiler verecektir. Metabolizmanızı yönetmek ise, hem yaşamınızı değiştirecek hem de çevrenizden eskisinden daha fazla iltifat almanızı sağlayacak.

7.09.2012

Baş Ağrısı Belirtileri ve Tedavisi


Baş ağrısı günlük yaşamda en sık görülen yakınmalardan biridir ve çok çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre en fazla işgücü kaybına yol açan tıbbi sorunlar arasındadır. Baş ağrısı kendi başına bir hastalık olabildiği gibi (migren,gerilim tipi baş ağrısı), başka hastalıkların öncü belirtisi de olabilir (kanama veya tümör ağrıları gibi). Bu nedenle, baş ağrılarında doğru ve etkili ayırıcı tanı çok önemlidir.
Başağrısı kimlerde görülür?
Gerilim tipi baş ağrısı sıklığı toplumlarda %30-80 arasında değişmekte , kadın ve erkek arasında önemli bir fark bulunmamaktadır. Ülkemizde 15-45 yaş grubunda migren sıklığı ise %16.4 olarak tespit edilmiştir.Kadınlarda erkeklerden 2 kat daha fazla görülmektedir.
Başağrısı etmenleri nelerdir?
Baş ağrısına yol açan yapılar, beyni besleyen büyük atardamar ve toplardamarlar, beyin zarları, dişler, gözler, burun, kulaklar, sinüsler, ense ve sırt kaslarıdır. Tüm ağrı duyusunun oluştuğu ve yorumlandığı yapı olan beyin ise ağrısız bir organdır .
Hastalık tanısında kullanılan yöntemler nelerdir?
Baş ağrılı hastalarda hem sistemik muayenenin bir parçası olması, hem de kullanılacak ilaçların yan etkilerinin takip edilebilmesi açısından her hastaya bir kez rutin biyokimyasal ve hematolojik inceleme yapılmalıdır. Menenjit, beyin kanaması, yüksek veya düşük BOS basınç sendromu tanısı şüphesi olan hastalara lomber ponksiyon yapılmalıdır. Yeni başlangıçlı, atipik özelliği olan, nörolojik muayenesi normal olmayan hastalarda kranial MR çekilmelidir.
Başağrısında tedavi ilkeleri:
Basagrisinda koruyucu tedavi yontemleri
Baş ağrısı atak sırasında tedavi yontemleri
KIRMIZI BAYRAK BULGULARI:
1-‘İlk veya en kötü’ baş ağrısı
2-Yeni veya farklı baş ağrısı
3-Sıklığı veya şiddeti progresif artan baş ağrısı
4-Yeni başlayan baş ağrısı;
• Kanserli hastada
• 50 yaş üzerinde
• Kafa travması ardından
5-Egzersizle ortaya çıkan baş ağrısı
6-Belirli bir paterne uymayan baş ağrısı
7-Tedaviye yanıt vermeyen baş ağrısı
DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER:
• Baş ağrınız aniden ortaya çıkıyorsa
• Zamanla şiddeti artıyorsa
• Çift görmenize neden oluyor, halsizliğinizi artırıyor veya duyu kaybına neden oluyorsa
• 50 yaşından sonra ortaya çıkmışsa
• Başınıza aldığınız bir darbe veya kaza sonrası ortaya çıkmışsa
• Boynunuzda sertlik veya ateş şeklinde kendini gösteriyorsa
• Alışmadığınız bir durum yaratıyorsa
• Şu ana kadar başınızın hiç böyle ağrımadığını düşünüyorsanız doktorunuza
başvurmanız önerilir.
HASTALAR İÇİN ÖNERİLER:
1-Yaşam biçiminizi düzenleyin;
• Düzenli uyumaya özen gösterin
• Yemeklerinizi düzenli yiyin, öğün atlamayın
• Diyetinizdeki bilinen tetikleyicilerden kaçının
• Düzenli aerobik egzersiz ( yüzmek, bisiklete binmek vb )yapın,
• İhtiyaç halinde dinlenmek, sıcak banyo yapmak veya buzlu kompres gibi basit
uygulamaları ihmal etmeyin.
2-Emosyonel stres nedenlerinizi mümkün olduğunca azaltın;
3-Çevresel tetikleyicilerden kaçının;
• Güneş gözlüğü takın
• Sigara, güçlü kokular ve gürültülü alanlardan uzak durun
• Aşırı kafein tüketiminden uzak durun
• Uygun postürü sağlamaya ve sürdürmeye özen gösterin
• İlaç aşırı kullanımından uzak durun
MİGREN
28 milyondan fazla Amerikalı — kadınlarda erkeklerden 3 kat daha fazlası — migren ağrılarından muzdariptir. Bu ağrılar çoğu zaman çok şiddetli olur. Migren ağrıları normal başağrılarına göre çok daha şiddetlidir ve genellikle kişiyi iş yapamaz duruma getirir. Bazı durumlarda bu ağrılar önceden hissedilebilir. (aura) Gözlerde ışık parlama hissi, kör noktalar ve kol ve bacaklarda gariplikler gibi auralarla migrenin başlayacağını bazı kişiler önceden anlayabilir. Bunun dışında migren kusma ve ışığa ve sese aşırı duyarlılıkla birlikte gelebilir. Migren ağrıları kişiyi işgöremez hale getirebilir ve bu saatler hatta günler sürebilir.
Son zamanlarda migren tedavisinde oldukça başarılı ilerlemeler vardır. Ancak buna rağmen henüz migrene kesin bir tedavi bulunamamıştır. İlaçlar ve tedaviyle migren sıklıkları ve başlayan ağrılar durdurulabilmektedir
BELİRTİLER VE SEMPTOMLAR

Tipik bir migren atağı aşağıdaki semptomlardan birini veya fazlasını gösterebilir:
Çoğu migren hastası sadece kafasının bir tarafında ağrı hissederken bazıları her iki taraftada ağrı hisseder.
Zonklamalı baş ağrısı.
Fiziksel aktiviteyle artan başağrısı.
Günlük olağan aktiviteleri engelleyen ağrı.
Kusmalı yada kusmasız mide bulantısı.
Işığa ve sese karşı hassaslık.

Tedavi kullanılmadığı zamanlarda migren 4 saatten 72 saate kadar sürebilir. Ne sıklıkta görülebileceği kişiden kişiye değişir. 1 Ayda üç dört defa migren olabileceği gibi iki yılda 1 kerede migren olduğu gözlenebilir.

Tüm migren ağrıları aynı değildir. Çoğu insan migrene habersiz yakalanır. (aurasız) Bazıları ise migrenden 15-30 dakika öncesinde aura hissetmeye başlar ve ardından migren gelir. Auralar ağrı başladıktan sonrada görülmeye devam edebilir.
Auralar genelde:
Flaş hissi
Görüş alanınızda zigzag lar
Görüş alanınızda yavaşça yayılan kör noktalar
Kol ve bacaklarda iğnelenme hissi
Bazen konuşmada bozulmalar olarak görülebilir.

Aura olsada olmasada bu belirtiler migren krizinden birkaç saat önce hatta bir gün önce bile görülebilir. Bu durumlarda:
Aşırı enerjik hissetme
Tatlı yeme isteği
Susama
Uyuşukluk
Depresif mod 
Görülebilir.
SEBEPLERİ

Baş ağrıları hakkında çok fazla şey bilinmesede bazı doktorlar sinir sistemindeki temel ağrı yolundaki değişikliklerden ve bazı beyin kimyasallarındaki dengesizliklerden şüphelenmektedir.

Başağrısı sırasında serotonin seviyesi düşer. Bunun sonucunda trigeminal sinirin neuropeptitler salgıladığı düşünülmektedir ki bunlar beynin dış kısmında bulunur. Bunlar kan damarlarını genişletir ve şişirir. Bunun sonucu ağrı olarak çıkar.
Ağrı sırasında magnezyum seviyesinin düşmesi ise migreni tetikleyen faktörler arasında düşünülebilir.
MİGRENİ TETİKLEYEN ETKENLER
Kesin olmamakla birlikte aşağıdaki unsurların migreni tetiklediği düşünülmektedir:
Hormonal Değişiklikler: Kesin bir ilişki kurulamamakla birlikte hormonal değişiklikler özellikle kadınlarda migreni etkilemektedir. Hormonal ilaçlarda migren düzeni kötü yönde etkileyebilir.

Yemekler: Bazı kişilerde bazı yemekler ağrıyı tetikler. Alkol, özellikle bira ve kırmızı şarap, yıllanmış peynirler, çikolata, marine yemekler, kafein, bazı Asya yemekleri ve birçok konserve türünün migreni tetikleyebileceği düşünülmektedir.edient in some Asian foods; certain seasonings; and many canned and processed foods. Skipping meals or fasting also can trigger migraines.

Stres:Yoğun iş temposunun ardından gelen rahatlama haftasonunda migrene yol açabilmektedir.

Çevresel Uyarıcılar: Parlak ışık ve güneş ışığı, farklı tatlar
Bazı kokular (parfüm ve çiçek kokuları dahil) tiner türevi kokular ve özellikle içilmiş sigara kokusu migreni olumsuz etkiler.
Fiziksel Etkenler: Cinsel ilişki, uyku düzeninde değişiklik vs. migreni tetikleyebilir. Çevresel Değişimler: Hava değişikliği,mevsim, yükseklik, basınç ve zaman dilimi değişiklikleri migreni tetikleyebilir.
İlaçlar: Bazı belli ilaçlar migreni etkileebilir.
TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Eskiden migrenin tek çözümü Aspirin ken şimdi migrene özel birçok ilaç bulunmakta. Temelde ilaçlar iki gruba ayrılmaktadır:
Ağrı Azaltıcı/Geçirici İlaçlar: Ağrı başladıktan sonra durdurulmasında kullanılır.
Önleyici İlaçlar: Bu tür ilaçlar migreni önlemek veya azaltmak için kullanılır.

Bazı ilaçlar hamilelikte ve emzirmede tavsiye edilmemektedir. Bazıları çocuklarda kullanılamamaktadır.

7.08.2012

Yoğurt bel çevresindeki yağları azaltıyor


Kilo problemi mi yaşıyorsunuz? İşte size yaz aylarında birkaç kilo fazlanızı atmak için besin önerileri! Diyetisyen Gonca Güzel, yaz sofralarının vazgeçilmezi olan ve aynı zamanda kilo vermeyi hızlandıran besinleri sıraladı ve yararlarını açıkladı.
Yaz aylarında daha hafif beslenmek, çabuk doyduğumuz için daha kolaydır. Sağlıklı beslenmek için günde 4 porsiyon sebze ve meyve yemek, yağsız süt ürünlerini tercih etmek, bol lifli ve kalsiyum içeren besinleri tüketmek gerekir. Lifli besinler, doygunluk hissi yarattığından kilo kontrolü için çok yararlıdır. Aynı zamanda lifler, kan şekerini dengeler; kolesterolü ve vücut yağlarını azaltır. Lifli besinler, yani sebze ve meyveler, antioksidan ve fitonutrient içerirler. Bu sayede yaşlanma yavaşlar, kanser ve kalp krizi önlenir, tansiyon dengelenir ve kalp güçlenir. Düşük kalorili oldukları için de bel çevrenizi zayıflatır.
Yoğurt
Yapılan çalışmalar, günde 3 kase yoğurt yiyen insanların daha kolay zayıfladığını ve bel çevresindeki yağların da azaldığını gösteriyor. Yoğurt, kilo vermek isteyenler için hem sağlıklı bir seçim hem de karbonhidrat ve protein içerdiğinden dolayı doyurucudur
Günde 1 porsiyon yoğurt, günlük kalsiyum ihtiyacının %30’unu karşılar. Ayrıca yoğurdun içeriğinde prebiyotik olarak adlandırılan sağlığa yararlı organizmalar vardır. Prebiyotikler, bağışıklığı güçlendirir; sindirim sistemini sağlıklı kılar. Meyveli veya az yağlı yoğurt, ara öğün veya ana öğün yerine geçebilir.
HEM SAĞLIĞINIZI HEM FORMUNUZU KORUMAK İÇİN DOĞAL EV YOĞURDU TARİFİNİ MUTLAKA DENEYİN!
Domates
Domates yüksek oranda vitamin A ve C içerir. Orta boy bir domates 35 kaloridir ve günlük almanız gereken C vitamininin %40’ını, A vitamininin ise %20’sini içerir. Ayrıca domatesin prostat ve sindirim sistemi kanserlerinin riskini azalttığı da ispatlanmıştır.
Biber

Biber antioksidan içerir. Beta karoten de bir çeşit antioksidandır ve bağışıklık sistemini artırır. Böylelikle hücreleriniz serbest radikallerin verdiği birçok hasardan kurtulur. Günde 2 adet biber C vitamini gereksiniminizi %230 karşılar ve sadece 20 kaloridir.

Su
Sağlıklı beslenmenin en önemli öğesi olan su, besin değeri olmamasına rağmen vücut fonksiyonlarında, sindirimde, metabolizmada ve hücre korunmasında katalizör görevi yapar. Su, kilo vermek isteyenlerin de en büyük yardımcısıdır; iştahı azaltır, metabolizmayı hızlandırır. Eğer yetersiz su içiyorsanız, vücut aldığı suyu tutar ve şişkinlik yaşanmasına sebep olur. Ödem, şişkinlik ve tansiyon problemleri yaşamamak için yeterli oranda su içmek gerekir. Sebze, meyve, yağsız süt ürünleri, maden suyu, bitki çayları da bol su içerir. Aynı zamanda kavun, portakal, marul ve domates gibi meyve ve sebzelerin de su içeriği yüksektir.

Çok yanlış biliyor olabilirsiniz


Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fırat Bektaş, yılan ısırması veya böcek sokması gibi vakalarda yara bölgesinin kesilerek kanatılması veya yaranın üst kısmından turnike yapılmasının yanlış olduğunu bildirdi.
Doç. Dr. Fırat Bektaş, 

 açıklamada, yaz aylarıyla vatandaşların daha çok doğa yürüyüşlerine çıktıklarını ve piknik yaptıklarını, bu tip yerlerde ise böcek sokması ve yılan ısırıkları ile daha çok karşılaşıldığını ifade etti.

Bu tip durumların bazen ölümcül sonuçlar doğurabildiğine işaret eden Fırat Bektaş, böcek sokması veya yılan ısırıklarına yapılacak yanlış müdahalelerin riskli durumlar yaratabileceğini söyledi. Karşılaşılan durumlarda çoğunlukla ısırılan bölümün kesilerek kanının akıtılması, ısırık bölgesinin üzerinden turnike yapılması gibi bazı yöntemler uygulandığına işaret eden Doç. Dr. Bektaş, bu tip uygulamaların yanlışlığına işaret etti.

Bektaş, şöyle konuştu:
“Yılan ısırığı veya böcek sokmalarının ardından o bölgenin kesilip kanının akıtılması kesilikle doğru değil. Bu, yaranın büyümesine, enfeksiyon oluşmasına neden oluyor. Isırık bölgesini emme de zarar verebiliyor. Hem kan yoluyla bulaşan hastalıklar var hem de ağzın içindeki florayı yaraya enjekte etmiş oluyorsunuz. Bu tip durumlarda önce ısırık bölgesi temiz bir havlu parçası veya gazlı bezle kapatılıp, elastik bir bandajla sarılmalı. Bu yöntemle zehrin dolaşıma geçmesi engellenmeli. Bu sırada ısırık bölgesinin üst kısmına turnike uygulaması da yanlış. Çünkü turnike, uzvun dolaşımını bozar. Örneğin yılan zehri dolaşımı ciddi şekilde etkiler. Uzvu şişirir. Uzuv şiştiği zaman damarsal yapılar da baskıya uğrar. Eğer siz buna bir de turnike eklerseniz, o zaman kangrene kadar giden sorunlarla karşılaşırsınız.”

UZUV HAREKETSİZ BIRAKILMALI

Doç. Dr. Fırat Bektaş, ısırık ve sokmalarda yapılması gereken ilk işin uzvu hareketsiz bırakmak olduğunu bildirdi. Hareketin dolaşımı hızlandıracağını ve zehrin vücuda yayılmasını kolaylaştıracağını anlatan Bektaş, çevresine sert bir cisim sarılarak uzvun hareketsiz hale getirilmesinin de yararlı olacağını dile getirdi.
Isırık bölgesinin kalp seviyesinin üzerinde tutulmasının önemine değinen Doç. Dr. Bektaş, bu yöntemle zehrin kan dolaşıma katılmasının mümkün olduğunca geciktirildiğini, ağrının azaldığını, ayrıca uzvun şişmesinin de önlendiğini anlattı. Bektaş, el ya da kolda meydana gelen ısırık halinde kolun havaya kaldırılması, ayak veya bacakta meydana gelecek ısırıklarda da hastanın yatırılarak ayaklarının yüksekte tutulması gerektiğini bildirdi.

Bektaş, hastanın en kısa sürede hastaneye ulaştırılmasının önemli olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
“Bazı ısırık türlerinde ani ortaya çıkan alerjik reaksiyon tipleri de oluşabilir. Örneğin solunum güçlüğü yaşanır, dudak ve dilde şişlik meydana gelir. Soluk yolundaki şişlikler, hastanın soluk alıp vermesini engeller. Zaten en korktuğumuz şey de budur. Bu tip durumlarda hasta göz göre göre ölür. Hastanın yakınındaki vatandaşlar kalp masajı yapmayı biliyorlarsa sadece bunu yapabilirler. Bunun dışında hemen 112 acil servisin aranıp yardım istenmesi gerekir. Bu durumlarda ancak profesyonel yardım yapılabilir. Solunumun durmasının yanı sıra tansiyon düşmesine bağlı kalp krizi de yaşanabilir.”

KENEDE TETANOZ RİSKİ

Doç. Dr. Fırat Bektaş, yaz aylarıyla kene ısırması vakalarında da artış yaşandığına değindi. Kene ısırığının Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına neden olduğuna dikkati çeken Bektaş, her kenenin KKKA'ya neden olmayacağının da altını çizdi.

Kene tarafından ısırılan kişinin, keneyi vücudundan çıkarmadan sağlık kuruluşlarına başvurmasının önemli olduğunu kaydeden Doç. Dr. Bektaş, kenenin uzman kişiler tarafından vücuttan çıkarılmasının ardından hastanın takibe alındığını anlattı. Geçmişte olduğu gibi artık keneleri İl Sağlık Müdürlüklerine göndermediklerine dikkati çeken Bektaş, sadece hastayı takip ettiklerini, ateş, döküntü veya kanama gibi bulguların bir hafta ya da 10 gün içinde ortaya çıkması halinde müdahale ettiklerini bildirdi.

Fırat Bektaş, kenenin sadece KKKA değil, aynı zamanda tetanoz açısından da risk taşıdığını belirterek, şöyle konuştu:
“Kene gibi diğer ısırıklarda karşılaşılabilecek en önemli bir bulgu da tetanozdur. Hastalar basit bir ısırığın ardından tetanoz sonucu ölebilirler. Bu kişiler hastaneye geldiklerinde tetanoz aşısı konusunda sorgulanırlar. Çünkü tetanoz mikrobu oksijensiz ortamda yaşar. Yani tetanoz olmak için paslı çivi gerekmez. Tetanoz mikrobu toprakta yaygın şekilde bulunur. Kene gibi böcekler toprakta yaşadıkları için bu mikrobu taşıyabilirler. Vatandaşlar tetanoz aşısı olsalar da bazı durumlarda aşının koruyuculuğu 10 yıl sonra azalabilir. Bu nedenle bize başvuran hastalarda diğer konuları incelediğimiz gibi, tetanoz aşısını da mutlaka inceleriz.”
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız